Şuhut’un Molla Ahmet Destanı ve Türküsü

Türküyü, Afyonkarahisar’ın Şuhut ilçesinin, 120 yaşında ölmüş değerli bir kadın ozanı olan İbiş Nine (asıl adı Dudu) yakmış. Yüz yıla yakın bir zaman içinde, Afyon Şuhut’ta birçok türkülerin onun tarafından meydana getirildiği söylenmektedir. Halk, onun için “yakım yakardı” diyor.

Türkünün yakılmasına neden olan olay özetle şöyledir:

Molla Ahmet aslen Kadıköylüdür (Babadağ). Ailesine küsüp gurbete çıkmış ve bu arada Şuhut kasabasına gelmiş, yiğit, yakışıklı bir delikanlı imiş. Cesur Molla Ahmet, kasabada efeler alayının kurucularından olmuş. Delikanlılarla arkadaşlık etmiş, her yönüyle kendini sevdirmiş. Sesi de güzel olan Molla Ahmet’in müezzinlik ettiği de olurmuş.

Kahvecilik yapan Molla Ahmet’le kasabanın zenginlerinden birinin kızı arasında güçlü bir sevi başlar. Kız, Molla Ahmet’in sesine, güzelliğine ve yiğitliğine tutulmuş. Molla Ahmet, zengin ve güzel bir kıza vuruluyor; muhit küçük, doğal olarak aralarındaki aşk kasabaya yayılıyor; dile düşüyorlar.

Hem güzel, hem de ailesi zengin olan bir kızı kimse başkasına kaptırmak istemez. Bu düşünce ile kasabada içten içe bir rekabet başlıyor. Kızın babası, dedikodulardan fazlasıyla etkilenmektedir.

Türküde “Macar” adıyla anılan biriyle arkadaşları, Molla Ahmet’i her zamanki sohbet alemlerinden biri için davet ediyorlar. Efeler alayının başı olan korkusuz Molla Ahmet teklifi kabul ediyor. Seydiköy yakınlarındaki Kırkpınar adlı mesireliğe topluca gidiyorlar. Saz da her zaman olduğu gibi bu mecliste hazırdır. Eğlenti başlıyor, yenilip içiliyor. Pirzola yapılan koyunun kuyruk yağıyla bir de helva yapılıyor. Çalgıcılardan biri, bir punduna getirip Molla Ahmet’in kulağına: “Bu senin can helvandır, seni öldürecekler, sıvış!” diyorsa da Molla Ahmet aldırmayıp; “Ben arkadaşlardan kötülük beklemem. Hem öldürmeye kalksalar haklarından gelirim, sen telaş etme” cevabını veriyor. Çalgıcı türlü hareketlerle ısrar ediyorsa da Molla Ahmet aldırış etmiyor.Yazık ki beklenen kötü akıbet doğuyor, al ile (hileyle) kollarını bağlayıp Molla Ahmet’i öldürüyorlar. Kollarını,ayaklarını, başını parça parça edip sazlara atıyorlar.

Birkaç gün sonra Seydiköy’ün köpekleri ağızlarında kol, ayak parçalarıyla köye dönüyorlar. Ovada ün almış Molla Ahmet’i çoraplarından tanıyan köylüler, Kırkpınar çayırlığına geliyor ve gördükleri korkunç durumu hükümete bildiriyorlar. Cinayeti işleyenlere cezaları verilirken, halkın nefreti de üzerlerine oluyor.
Türkü, al ile öldürülen yiğit Molla Ahmet’in türküsüdür.

 

 

 

Yakupoğlu hayatında dudu var

Neslihanın kardan beyaz budu var

Molla Ahmetin kasabada adı var.

Dalgın uykulardan uyan Ahmetim

Yağlı kamalara dayan Ahmetim.

Molla Ahmeti kırkpınarda kestiler

Cepkenini saz dalına astılar

Anam babam benden umut kestiler.

Kuş gibi meydanda dönen Ahmetim.

Neslihan yoluna ölen Ahmetim.

Yakupoğlu kamaları yağlıyor

Neslihan kız sinim sinim ağlıyor

Katil macar kollarını bağlıyor

Dalğın uykulardan uyanamadım

Yağlı kamalara dayanamadım.

Bir incecik yol gidiyor Bazlara

Ilgıt ılgıt kanım aktı sazlara

Selam söylen anamınan kızlara

Dalgın uykulardan uyan Ahmetim

Yağlı kamalara dayan Ahmetim.

Bir incecik yol gidiyor elmine

Kanım aktı ılgıt ılgıt çimene

İmana gel katil macar imana

Dalgın uykulardan uyanamadım

Yağlı kamalara dayanamadım

Eridimi maşrabamın kalayı

Dağıldı mı molla Ahmetin alayı?

Bir kamada (bıcakla) öldürmenin kolayı

Koç gibi meydanda dönen Ahmetim

Neslihan yoluna ölen Ahmetim.

Kuruldu mu kasabanın pazarı

Kazıldı mı molla Ahmetin mezarı

Ahbaplarım benden alsın haberi

Kuş gibi meydanda dönenler deniz

Bir güzel yoluna ölenler deniz.

Tel tel olmuş telgrafın telleri

Esmez oldu badı saba yelleri

Açmaz oldu Seydiköyünün gülleri

Dalgın uykulardan uyan Ahmetim.

Yağlı kamalara dayan Ahmetim.

Biçildi mi Seydiköyün çayırı?

Kadim mevlam canı candan ayırı®

Hiç kalmamış Neslihanın hayırı

Koç gibi meydanda dönen Ahmetim.