Karahisar-i Sahib’in Tarihi Kökeni | Doç. Dr. Selim KAYA

Doç. Dr. Selim KAYA
Afyon Kocatepe Üniversitesi
Karahisar-iSahib Dergisi / Aralık / 2020

 

Karahisar-i Sahib’in Tarihi Kökeni

 

“Kara” ile “hisar” birleşiminden oluşan bu “kale-kent” yerleşimi, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Türkler tarafından yer adı verme geleneklerine uygun olarak coğrafi adlandırma ile Karahisar olarak ifade edilmiştir.

Karahisar adı iki kelimeden oluşmaktadır. “Kara”, Orta Asya Türk kültüründe kuzey, siyah renk, ulus gibi farklı anlamlar içermekle birlikte güç, sarp ve yüksek anlamlarına da gelmektedir. “Hisar” kale anlamındadır. “Kara” ile “hisar” birleşiminden oluşan bu “kale-kent” yerleşimi, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Türkler tarafından yer adı verme geleneklerine uygun olarak coğrafi adlandırma ile Karahisar olarak ifade edilmiştir.

Şehrimize ad olan Karahisar, Anadolu coğrafyasındafarklı yerlere de ad olmuştur. Anadolu’daki Karahisarlar, özellikle savunma açısından kolaylıklar sağlayan topoğrafik özellikleri ile öne çıkmış ve askerî faaliyetlere yönelik harekât üssü işlevi görmüştür. Ayrıca dönemin değişken siyasi ve askeri şartlarına bağlı olarak mekânsal ve işlevsel öncelik ve gereksinimler kapsamında değerlendirilmiş, bu bağlamda meliklerin, beylerin veya asilerin sığındığı veya hapsedildiği mekânlar olabildiği gibi, sultanların veya devlet adamlarının hazinelerini sakladıkları merkezler olarak da farklı işlevleri olmuştur. Merkezinde yer alan kalesi ile Anadolu’da Karahisar adlandırmasına en çok uyan yerleşim yeri ise şehrimiz Afyonkarahisar’dır.

Bizans döneminde Akronion (Akronium) olarak adlandırılan şehir, Sasânî istilaları ve İslam fetihleri sürecinde savunma sisteminin mekânsal bileşeni olarak iki yüz yirmi altı metre yükseklikte kaya üzerindeki hisarı ile kale-kent niteliğinde bir askeri karakol işlevi görmüştür. Şehrin bu özelliği Selçuklular döneminde de devam etmiştir.

Anadolu’daki diğer Karahisarlardan ayrılması düşüncesinin de etkisiyle Selçuklu döneminde şehir, Karahisar-ı Devle olarak adlandırılmıştır. Bazı araştırmalarda Karahisar-ı Devle adının Sahip Ata Fahreddin Ali’nin “fahrü’d-devle” unvanından kaynaklandığı belirtilmekte ise de bu adlandırma o, Selçuklu devletinde etkin olmadan önce de kullanılmıştır.

Sultan I.Alâaddin Keykubat döneminde Dizdar Mimar Bedrettin Gevhertaş tarafından kale surları onarılmış; mescit, saray, kale komutanı ve muhafızları için konutlar, hazine depoları, cephanelikler, erzak ambarları, dört adet büyük su sarnıcı ve kale eteğinde medrese yaptırılması sonrası şehir gelişmiş, insanların rağbet ettikleri mekânlardan biri olmuştur. Ayrıca, şehir Selçuklu uç bölgesindeki askeri-stratejik ve jeopolitik konumu ile Bizans topraklarına yapılan fetih harekâtının organizasyon merkezi olmuştur.

Karahisar-ı Devle, uzun süreli kuşatmalara dayanabilecek hayati ve askerî gereksinimler dikkate alınarak planlanmıştır. Şehir, Selçuklu başkenti Konya’dan Ege liman kentlerine uzanan doğu-batı yol güzergâhında, ayrıca Akdeniz ve Karadeniz’e uzanan kuzey-güney yolları üzerinde kesişme noktası olarak ekonomik işleve sahip bir özellik kazanmıştır. Sahip Ata Fahreddin Ali’nin, Moğol Hanı Abaka tarafından vezirlik görevine iadesi sonrası oğullarından Nusretüddin Hasan, “Karahisar-ı Devle Ser-leşkeri” olarak görevlendirilmiştir.

Böylece şehir ve çevresinde, 1275-1341 yılları arasında hüküm süren Sahip Ataoğulları dönemi başlamıştır. Selçuklu Devleti’nin dağılış sürecinde Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali’nin oğulları tarafından Afyonkarahisar merkezli kurulan bu beylik şehre pek çok güzellikler kazandırmıştır. Bu güzelliklerden biri de “Karahisar-ı Sahib” ismidir.

Sahip Ataoğullarının şehre hâkim olması sonrası Afyonkarahisar, Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahreddin Ali’nin servetini muhafaza ettiği şehir olması sebebiyle veya Fahreddin Ali’nin bir dönem vezir anlamında kullanılan Sahib unvanı sebebiyle veya Sahip Ataoğullarının iktâsı olmasından dolayı veya bir süre yarı bağımsız idarî bir birim olarak özerk yapıdaki

Sahip Ataoğullarının merkezi olmasına atfen “Sahibin Karahisarı” anlamında “Karahisar-ı Sahib” adı ile anılmıştır. Beylik adını Sahip Ata’dan aldığı gibi, beyliğin merkezi olan Afyonkarahisar da adını Sahip Ata’dan almıştır.

Sahip Ataoğulları, Karahisar ve çevresinin siyasi hayatına yön vermiş, bölgede ekonomik, kültürel, dini ve ilmi hayatın şekillenmesinde ve Selçuklulara muhalif Türkmen zümrelerin cezalandırılmasında önemli roller üstlenmişlerdir. “Kölelere, fahir elbiselere ve tükenmez hazinelere malik” Sahip Ataoğullarının başkenti Karahisar-ı Sahib, kavşak noktada bulunması sebebiyle ekonomik faaliyetlerin yoğun olduğu bir merkez olmuştur.

Beyliğe adını veren Sahip Ata Fahreddin Ali; Afyonkarahisar’ın ilçesi Sultandağı, Sivas, Kayseri, Konya merkez ile Ilgın ve Akşehir’de kervansaray, mescit, medrese, çeşme, hangâh, kaplıca, hamam, türbe ve buzhane gibi muhtelif eserler inşa ettirmiştir. Sahip Ata neslinden Nusretüddin Hasan da 1272-1277 yıllarında Ulu Cami’yi, Nusretüddin Ahmet 1330 yılında sonradan kubbe eklenen bir mescid yaptırmıştır. Sahibiler Türbesi ve zaman içinde yok olmuş Salar Camii’nin yapılış tarihleri ise bilinmemektedir. Sahip Ata Fahreddin Ali’nin eserleri çok iken onu örnek alan oğulları ve torunlarına ait eserlerin azlığı ya eserlerin korunamamasından veya dönemin siyasi karışıklığı ve hâkimiyet mücadeleleri esnasında imara yönelik faaliyetlerin gerçekleştirilememiş olmasından kaynaklanmıştır.

Sahip Ataoğulları, Selçuklu devletinin yıkılış sürecinde hüküm sürdükleri zaman dilimi içinde bölgenin sosyal hayatının şekillenmesinde de önemli rol oynamışlardır.

Sahip Ataoğulları Bizans İmparatorluğu’na sınır olan uç bölgede bulunması sebebiyle Karahisar-ı Sahib, Türkmenlerin ayrıca Kadirî, Bektâşî, Rufâî ve Mevlevî şeyh ve dervişler ile ilim ve fikir adamlarının göç ile gelip yerleştiği himaye ve destek gördükleri bir yer olmuştur.

Düşünce ekollerinin, tarikatların özellikle de Mevlevîliğin Batı Anadolu’ya açılan kapısı özelliği kazanan Karahisar-ı Sahib’te oluşan hoşgörü ortamından Hristiyan, Rum ve Ermeniler de faydalanmıştır.

Afyonkarahisar tarihinde önemli bir yeri olan ve bir dönemine damga vuran Sahip Ataoğulları ile özdeşleşen “Karahisar-ı Sahib” adı bu sebeplerle önemlidir ve değerlidir.

“Karahisar-ı Sahib”, Afyonkarahisar’ın önceki adlarından biridir. Bu adı şehre bir dönem hüküm süren Sahip Ataoğulları kazandırmıştır.

Afyonkarahisar’ın siyasi, askeri, dini, iktisadi, sosyal ve kültürel tarihinin bir dönemi “Karahisar-ı Sahib” adıyla anılmıştır.

Afyonkarahisar’a Osmanlılar döneminde de “Karahisar-ı Sahib” denilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman dönemi tahrir defterlerinde ve Defterhane-i Sultanî’de şehrin adı “Karahisar-ı Sahib” olarak zikredilmiştir. 1671-1672 yılları arasında Afyonkarahisar’a gelen büyük Türk Seyyahı Evliya Çelebi (ö.1685) de şehrin adını
“Karahisar-ı Sahib” olarak kaydetmiştir.