Topçuzâde Hacı Mehmet Efendi (v.1907)

Yusuf ILGAR

Araştırmacı-Yazar

Kocatepe Gazetesi

Osmanlı’nın son döneminde (XX. Yüzyıl başlarında) Afyonkarahisar’da on üç tekkenin olduğu anlaşılmaktadır. Ömer Fevzi Atabek, altı Nakşî, iki Kâdirî, bir Mevlevî, üç Sa’dî ve bir Rabbânî Kulu adıyla anılan toplam on üç tekkenin olduğunu belirtmekte olup bu tekkelerden nakşî olanların yerlerini ve son şeyhlerini şöyle tespit etmiştir:1

Sıra No    Tarikatın adı    Tekkenin Mahalli    Son şeyhi
1    Nakşî    Çavuşbaşı Mah. Şeyhin evi    Hacı Hüseyin Efendi
2    Nakşî    Kildenli Medresesi    Çoluk-zâde Hüseyin Efendi
3    Nakşî    Yeni Cami Medresesi    Topçu-zâde Mehmet Efendi
4    Nakşî    Dinarlı Medresesi    Hacı Hamza-zâde Ali Efendi
5    Nakşî    Hacı Âşık-zâde Medresesi    Müftü Yunus Efendi
6    Nakşî    Küllük’te Tokatlı Veli Efendi Tekkesi    Tokatlı Veli Efendi

Bu çalışmamızda Nakşîbendî tarikatının Afyonkarahisardaki son temsilcilerinden biri olan Topçu-zâde Hacı Mehmet Efendi hakkında bilgiler sunacağız.


Ailesi:
Topçu-zâde Hacı Mehmet Efendi’nin ecdadı hakkında geniş bilgiye ulaşamadık. Muhtemelen Afyonkarahisar’ın Hıdırlık eteklerinde olan Örenbağı-Nakilci Mahallesi’nde ikamet etmiştir. 1831 yılına ait Afyonkarahisar Nakilci Mahallesi nüfus kaydında “uzun boylu küt sakallı elli yaşında Topçuoğlu Habib bin Hasan” kaydı vardır2. Burada adı geçen Hasan oğlu Habib, kanaatimizce Topçu-zâde Mehmet Efendi’nin dedesidir.


Topçu-zâde Mehmet Efendi’nin doğumu hakkında arşiv kayıtlarında bir bilgiye ulaşmadık. Bununla birlikte Bursalıoğlu ve Yazıcıoğlu 1825 yılında doğduğunu3 belirtmişlerse de kaynak belirtmemişlerdir.


Eğitimi:
Topçu-zâde Mehmet Efendi, öncelikli olarak Afyonkarahisar’da medrese eğitimi almış4, buradaki eğitiminin bitmesinden sonra İstanbul’da olan Şeyh Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî’den hem medrese hem de tarikat eğitimi almıştır5.


Ahmed Ziyâeddîn (öl. 13 Mayıs 1893) Efendi İstanbul Bayezid Medresesi’nde yüzlerce talebeye ders vermiş, tarikat neşrine başladıktan sonra birçok kişiye hilafet tacı giydirerek icazet vermiştir. 1848 yılında şeyhi Ervâdî’den Nakşibendiyye, Kâdiriyye, Kübreviyye, Çeştiyye, Sühreverdiyye, Şâzeliyye, Desûkiyye, Halvetiyye, Müceddidiyye, Mazhariyye, Rifâiyye, Hâlidiyye tarikatlarından hilâfet-i tâmme (tam bir yetki) yle icazet almıştır

Topçu-zâde Mehmet Efendi’nin dedesine ait olduğunu düşündüğümüz 1831 yılına ait nüfus kaydı.

Onun yüz on altı halifesi olduğu, bunlardan yüz on bir kişinin Türk, beş kişinin de Arap olduğu bilgisi bulunmaktadır. Halifeleri başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun muhtelif bölgeleriyle Anadolu dışında Kazan’dan Komor Adaları’na, Mısır’dan Medine’ye, Çin’den Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada halifeleri görülmüştür. Talebelerinin memleketlerine göre isimleri verilirken, memleketi bilinmeyenler arasında dört Muhammed ismiyle belirtilen halifesi, talebesi görülmektedir7. Muhtemel ki bu dört Muhammed’den birisi Karahisar-ı Sahibli Topçu-zâde Muhammed Efendi’dir.


İyi bir eğitimden sonra hocası ve şeyhi Ahmed Ziyâüddin Efend’iden Nakşibendî tarikatının Hâlidî ekolünün halefliğini, icâzetini almıştır.
Görevi:


Mezar taşı kitabesinde yer alan şiirden anlaşıldığına göre, Topçu-zâde Hacı Mehmet Efendi, kırk yıl Allah aşkını anlatmıştır. Hocanın vefat tarihinden kırk yıl çıkardığımızda İstanbul’dan Afyonkarahisar’a 1867 yılında kırk iki yaşlarındayken gelmiştir. Olgunluk yaşındayken memleketine gelen Topçu-zâdenin maddi imkanının iyi olduğu söylenebilir. Zira şehirde Yeni Câmi bahçesine bir medreseyle, caminin batı duvarına bitişik olarak bir odalı bir kütüphane yaptırmıştır.
Sabah namazında Aksaraylı Camisi’nde, Yatsı namazından sonra da Yeni Cami’de vaz u nasihatte bulunmuş ve zikir yaparmış.


Vasıfları:
Mezar taşı kitabesinde yer alan şiirden anlaşıldığına göre, Topçu-zâde Hacı Mehmet Efendi, itibar sahibi, şerefli, muazzez bir insandır. Allâh aşkı hususunda tarikat yolcularının önderi olmuştur. O zâhiri ve bâtınî ilimler konusunda kendini donatmış, bu vasıflarla kırk yıl Allah aşkını anlatmıştır. Allâh’a ulaşma, onunla tek vücut olma hususunda kendine tarikat olarak Nakşibendiliği, şeyh olarak Gümüşhanevî Ahmet Ziyaeddin Efendiyi tercih etmiştir. Onun himmetiyle pek çok insan dünya gafletinden kurtulmuştur. O insanlara dini ilimlerin öğretilmesine, anlatılmasına hayatını vakfetmiştir. Şaire göre, o asırda akran olan şeyh ve hocalar arasında en âlimidir. Manevi olarak Hakk’ın Cennet bahçesinin bir sancağını dikmiştir.


Kütüphane kitabesinde yer alan şiirde şair Mustafâ Fevzî’ye göre, Topçu-zâde Şeyh Mehmet Efendi, Nakşibendî Hâlidî Hazret-i Ahmed Ziyâ’dan nurlar kazanmıştır. Afyonkarahisar’da tarikat nurunu yayarken emr-i bin ma‘rûfnehy-i ‘ani’l-münkeri (iyili emirde kötülüğü yasaklamada, İslam’ın emirlerinin anlatılmasında hem camide, hem medresede hem de medrese bünyesindeki tekkesinde önemli hizmette bulunmuştur.


Topçu-zâde Şeyh Mehmet Efendi Medresesi
1717 yılında Yeni Cami’yi yaptıran Hacı Abdi Ağa ve çocuklarının vakfiyelerini incelediğimizde bir medreseden bahsedilmediği görülmektedir. Sadece Hacı Abdi Ağa Hacı Abdülbâki Ağa, cami avlusuna muallimhâne yaptırmıştır. Abdi Ağa’nın torunu olan Osman oğlu İbrahim Bey vakfında da ecdadının yaptırdığı medrese diye bir bilgi vardır9. Sanırım buradaki medrese ismi muallimhane kastıyla söylenmiştir. Dolayısıyla Yeni Cami bahçesinde önceden var olan medresenin XIX. Yüz yılda (1899 yılından önceki bir tarihte) müderris, şeyh Topçu-zâde Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılarak açılmış olduğunu söyleyebiliriz.


Yeni caminin batı duvarına bitişik olarak yapılan tek odalı olarak 1322 [M. 1904-1905 yılında yapılan kütüphanenin kuzey duvarında yer alan kitabesinden anlaşıldığına göre Topçu-Zâde Şeyh Mehmet Efendi buraya aynı zamanda bir medrese yaptırmıştır. Buradaki medresenin onun tarafından yaptırıldığı maarif salnamelerinde de belirtilmektedir. Bu hususu tablo olarak şöyle göstermek istiyoruz.


Topçu-Zâde Şeyh Mehmet Efendi Medresesi

28 Nisan 2017 Cuma 12:47:09

Yıl                           Medresenin    Medresenin    Müderrisi      Öğrenci    Medreseyi
                                           Adı                 Yeri                             sayısı    Yaptıran
H. 1317/M. 189910    Yeni Cami    Kabaklı         Hacı Mehmet    21        Hacı Mehmet
                                                           Mah.               Efendi                 Efendi
H. 1318/M. 190011    Yeni Cami    Kabaklı         Abdülkadir        11        Hacı Mehmet
                                                          Mah.                 Efendi                           Efendi
H. 1319/M. 190112    Yeni Cami    Kabaklı         Abdülkadir        11        Hacı Mehmet
                                                          Mah.                Efendi                           Efendi
H. 1321/M. 190313    Yeni Cami    Kabaklı      Hacı Mehmet     39        Hacı Mehmet
                                                           Mah.              Efendi                           Efendi

Hacı Mehmet Efendi’nin medresede ders verdiği tarihlerde öğrenci sayısının yükseldiği açık bir şekilde dikkat çekmektedir. Topçu-zâdenin 1899 yılından önceki bir tarihte de hacca gittiğini söyleyebiliriz.
Hacı Mehmet Efendi, uzun yıllar Yeni Cami Medresesi’nde müderrislik etmiştir14. Medrese 27 Aralık 1906 tarihli bir mahkeme kaydında “Topçu-zâde Hacı Mehmet Efendi’nin Medresesi” adıyla anılmaktadır15.
Ömer Fevzi Atabek’in nakline göre, 1 kargir kütüphane, 14 odalı ve 2 dershaneli olan medrese 1914’te Dârü’l-Hilâfe olarak açılmış, medrese binası 1924’te İmam Hatip Mektebi16, daha sonra Cumhuriyet Mektebi ve Namık Kemal Mektebi’ne dönüştürülmüştür17. 1945 yılında öğrenciler Cumhuriyet Mektebi’nin yeni binasına nakledilmiştir. Medrese binası 1955 yılına kadar Senirkent Öğrenci Yurdu, yıkıldığı 1957 yılına kadar da Doğanspor Gençlik Kulübü binası olarak kullanılmıştır18. Çocukluk hatıralarımda kaldığı kadarıyla 1960’lı yıllarda yıkılmıştır.


Topçu-zâde Hacı Mehmet Efendi’nin Medresesi bilgisinin sicil kaydı  “Karahisar-ı Sahib’de Topçu-zâde Hacı Mehmet Efendi Medresesine varıp… )

Millî Mücadele sırasında Afyon’da Kuvvâ-yı Millîye ye hizmet eden ileri gelen pek çok sivili yahut askeri, casusluk suçlamasıyla esir almışlar, onları Cirit Kayalıkları önünde oluşturdukları esir kampında toplamışlardır. Bu esir alınanlar arasında Sırık Mehmet de vardır. Kendisi esir kampında evinde birkaç sabi çoğu ve genç hanımı çaresiz bir halde… Afyonkarahisar’da birkaç gün esir kampında kaldıktan sonra bu biçareler İzmir’e; buradan da bazıları Yunanistan’a götürülmüşlerdir. İşte bu olay sırasında trenle İzmir’e hayvan vagonlarıyla giderken, Yunan askerleri aralarında bir şeyler konuşarak Sırık Mehmet’e bakmışlar, ona elleriyle kafanı keseceğiz diye işaret etmişler. Sırık Mehmet lakabından da anlaşıldığı gibi uzun boylu, güçlü kuvvetli bir insan. Onlara şu zarif ama düşündürücü cevabı vermiş:
‘-O kafa bana lazım.’


Sırık Mehmet de esirler içerisinde. Önce İzmir’e götürülen masum biçare esirlerden bazıları orada kurşuna dizilerek şehit edilmişler. Şehitlik sırasının kendilerine geldiği sırada atlı bir haberci gelmiş, komutanına bir şeyler söylemiş. Önemli bir haber olmalı ki şehitlik sırasını bekleyen Gazi Seyid Sırık Mehmet ve bazı arkadaşları bu şekilde şehit olamamışlar. Her nasılsa İzmir’den bir yol bularak memlekete geri gelmişler


Daha önce yapıp hazırladığı bir miktar ‘Mes’ tabir edilen ayakkabıları, Afyonkarahisar’ın kurtuluş gününde (26 Ağustos 1922), şehre giren Türk askerinden ayağındaki yırtılmış çarık ayakkabısı olanlara ücretsiz giydirmiştir.

2. NİYAZİ EFENDİ

Topçu-zâde’nin vefatından sonra muhtemel yakınları tarafından mezar taşı kitabesi yazılmıştır. Mezar taşında iki ayrı şair ve şiir bulunmaktadır. Bu şiirlerden ikincisi Niyazi adlı bir şaire aittir. Niyazi yazdığı dörtlükte:


(O gül-beden şeyhimi çok sevdiği için ben de çok severdim. O gönül ki biz görmeden azimle sevgiliye vasıl olmuş, ona kavuşmuş. Topçu-zâde’nin vefatı elbette büyük bir kayıptır. Ben onu kaybettiğime nasıl üzülmem. Mihnetler, eziyetler kapısından olan Niyazi’nin hakkı batıldan ayıran şeyhidir.)


İfadesinde Niyazi’nin Topçu-zâde’nin müridi olduğunu anlıyoruz. Ancak onun hakkında başka bir bilgiye ulaşılamamıştır. (Son)

“Çok severdim sevdiğiçün şeyhimi ol gül-beden

Vâsıl-ı cânân olub ‘azm eylemiş biz görmeden

 Tobcu-zâde zâyi‘âtdandır nasıl itmem keder

Fâreke’ş-şeyhü’n-Niyâzî ‘ani’d-dâri’l-mihen”