Gedik Ahmet Paşa ve Gedik Ahmet Paşa (İmaret) Camii

Yrd. Doç. Dr. Murat Karademir

Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Sanat Tarihi Bölümü

GEDİK AHMET PAŞA

Osmanlı Devleti’nde yükselme döneminin önemli devlet adamlarından olan Gedik Ahmet Paşa, II. Mehmet (1451-1481) ve II. Bayezıd (1481-1512) dönemlerinde etkin görevlerde yer almış ve elde ettiği başarılarla adından söz ettirmiştir (Yinanç 1978: 193). Ünlenmiş olduğu “Gedik” lakabı Aşıkpaşazade’ye göre kale açmak, kale tamir ve inşa etmek hünerine dayandırılmaktadır (Aşıkpaşazade 2006: 201). Ayrıca Gedik ocağından yetişmiş olduğu içinde bu lakabı aldığı söylenebilir (Yinanç 1978: 198).

Aslen Sırbistanlı olduğu ve II. Murat döneminde iç oğlanı olarak sarayı girdiği bilinmektedir. II. Mehmet Döneminde askeri bir rütbeye sahip olan ve Rum Beylerbeyliği yapan Gedik Ahmet Paşa, 1462’den sonra İshak Paşa’nın yerine Anadolu Beylerbeyliğine getirilmiştir (Kiel 1996: 544). İlk büyük askeri başarısını 1461’de Koyulhisar’ı fethederek elde eden Ahmet Paşa, 1471’de Alaiye’yi, ertesi yıl ise İçel ve Silifke bölgesini ele geçirmiştir. 1473 yılında Otlukbeli Meydan Savaşı’nın Osmanlı Devleti’nin zaferiyle sonuçlanmasında önemli rol oynayan Ahmet Paşa 1474’te idam edilen Mahmud Paşa’nın yerine Veziriazam olmuştur (Kiel 1996: 544).

Fatih Sultan Mehmet’in son yıllarında Şehzade Bayezıd ve Cem Sultan arasında baş gösteren gizli taht mücadelelerinde taraf olmaması buna karşın gizli bir Cem taraftarı

Afyon Gedik Ahmet Paşa Cami Taçkapısı olduğuna dair rivayetlerin ortaya atılması gibi gerekçeler gösterilerek 1482 yılında II. Bayezıd tarafından Edirne’de öldürülmüştür (Uzunçarşılı 2011: 178). Gedik Ahmet Paşa’nın Afyon’daki bu külliyesinden başka Lâdik’te bir mescit ile köprü, Kütahya’da bir mektep, Siroz’da büyük bir camisi bulunmaktadır (Topbaş 1985:181).

GEDİK AHMET PAŞA (İMARET) CAMİ

Osmanlı mimarisinde gelişme dönemi külliyeleri içinde gösterilen Afyon Gedik Ahmet Paşa Külliyesi (Cantay 2002: 44), tasarım anlayışı, anıtsal boyutları ve süsleme özellikleriyle 15. yüzyıl Osmanlı sanatının Afyon kent merkezinde yükselen nadide örneklerinden birisi olarak değerlendirilebilmektedir.

Külliye; camii, hamam, medrese ve sıbyan mektebi’nden oluşmaktadır. Külliyenin kesin inşa tarihi bilinememesine karşın Vakfiyesinin 1475 tarihli olduğu göz önüne alınırsa (Topbaş 1985: 180) bu tarihten kısa bir süre önce yaptırılmış olabileceği düşünülebilir2. Külliyenin mimarı Ayaz Ağa’dır (Karazeybek-Polat vd. 2005: 12).

Halk arasında İmaret Camii adıyla da anılan Gedik Ahmet Paşa Camisi, güneybatısındaki medreseye göre biraz daha çukurda yer almakta ve yapılar topluluğunun merkezini oluşturmaktadır. Yaklaşık olarak 29 x 35 m. ölçülerinde olan yapı, eş büyüklükteki iki kubbeli harim mekânı ile doğu-batı bölümlerinde yer alan üçer tabhane mekânlarından oluşan ters “T” planlı bir harim ile beş kubbeli bir son cemaat yerinden meydana gelmektedir. Tabhane mekanları bir eyvan aracılığı ile dışa açılmaktadır. 5.30 x 5.30 m. boyutlarındaki tabhane birimleri kubbeli olarak tasarlanmış, kubbelere geçiş prizmatik üçgenler kuşağı ile sağlanmıştır (Tanman 1996: 544). Kuzey cephedeki revak beş bölümden oluşmaktadır. Altı sütun tarafından taşınan bu bölüm sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmaktadır. Daire tabanlı kaidelere oturan mermer sütunların alt ve üst kısımlarında pirinç bilezikler bulunmaktadır. Sütun başlıkları mukarnaslı olup aynı zamanda sarkıtlarla da zenginleştirilmiştir. Revak kubbelerinden taçkapının da bulunduğu ortadaki kubbe, diğerlerinden daha yüksek tutulmak suretiyle taçkapı vurgulanmıştır. Camide çok sayıda pencere olması harime ferah bir mekan algısı getirmektedir. Alt kat pencereleri dikdörtgen, üst kat pencereleri ise sivri kemerlidir. Planı açısından Osmanlı mimarisinde başka eşi olmayan bu tabhaneli cami, Bursa yapılarının iki kubbeli iç mekan düzenini yineleyen, fakat tabhane odalarını cami mekanı ile ilgisi olmayan ve dışarıya açılan eyvanlarla bağlayan ilginç bir tasarım sergilemektedir (Kuban 2007: 193).

Cami, düzgün kesme taş malzemeden inşa edilmiştir. 1940 yılındaki onarımında ise tamamen yenilenmiş olan duvarlarda bölgenin sarımtrak köfeki taşı kullanılmıştır (Tanman 1996: 545). Mihrap ve minber ise beyaz ve gri Afyon mermerinden inşa edilmiştir. Almaşık mermer sıraları ile örülmüş mihrapta iç içe iki dikdörtgen çerçeve tarafından kuşatılan yarım sekizgen planlı mihrap nişi mukarnaslı bir kavsaraya sahiptir. Köşelerde ise kum saatleri dikkat çekmektedir. Mihraba göre daha yalın bir tasarıma sahip olan minber, sivri kemerli bir geçiş kapısına sahip olup kapıyı yanlarda kuşatan sövelerin dış köşeleri pahlanmış, mihrapta olduğu gibi kum saatleriyle kuşatılmıştır. Kapının üzerinde bulunan dikdörtgen bir mermer levha içinde kabartma olarak sülüs hatla yazılmış Kelime-i Tevhid bulunmaktadır (Ayverdi 1989: 10).Üst yapıyı teşkil eden kubbeler tuğla ile örülerek içerden sıva, dışardan kurşunla kaplanmıştır (Tanman 1996: 545).

Caminin kuzeydoğu köşesindeki kare tabanlı, kesme taş malzemeden yivli olarak yapılan tek şerefeli minare, yivler arasına yerleştirilmiş lacivert çinileri ile yapının en dikkat çekici mimari unsurlarındandır (Yüksel 1976: 78).

Caminin harimindeki hat örnekleri ile kalem işi süslemeleri oldukça dikkat çekicidir. Kalem işi süslemelerin bir kısmı orijinal olup inşa edildiği devirden günümüze ulaşabilmiş, bir kısmı ise 1940 onarımında yenilenmiştir (Tanman 1996: 546).

Hat örneklerinin ise sonraki dönemlerde yapılan tamiratlar esnasında gerçekleşmiş olabileceği belirtilmektedir (Subaşı 2003: 430-432).

Gedik Ahmet Paşa, Vakfiyesinde camiye bir zarar gelmesi durumunda vakıftan elde edilen gelirle tekrar yapılmasını herhangi bir sebepten ötürü yapılamaması durumunda ise gelirin fakirlere dağıtılmasını şart koşmuştur (Karazeybek-Polat vd. 2005: 13).

İnşa edildiği dönemden itibaren günümüze gelene kadar tarihe tanıklık etmiş olan cami, gerek depremlerden ve gerekse yangın, doğal afetlerden ötürü pek çok kez onarım geçirmiştir.

Kaynak:

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ (SEFAD)

2017 – 38. SAYI