Skylife Dergi’den: Şimdi Afyonkarahisar mevsimindeyiz…

Skylife Dergi / 2015 Aralık
Gökçen ATA / Mesude BÜLBÜL

Afyonkarahisar’la aram iyidir. Ara sıra içinden geçip giderim. Bazen de o benim içimden geçer, yine giderim. Herkese iyi davranır. Sıcaktır. Hem Yörük hem de Ege tabiatlıdır…

 

 

Afyonkarahisar’a gitmek artık kolay oldu. Kütahya, Afyonkarahisar ve Uşak’ın ortasındaki Zafer Havalimanı, bu üç şehrin yolunu öyle kısaltmış ki şehre sadece sucuk almaya gidenleri bile görünce şaşırmıyorum. Ne de olsa havalimanı şehrin merkezine 59 km, en uzak ilçesi Sultandağı’na 124 km mesafede. Uçakla yolu kısalan Afyonkarahisar, tüm dünyadaki kaplıca seyyahlarına yeni termal tesislerini müjdelerken “termalin başkenti” unvanını da pekiştiriyor. Bu şehir, şifa ve sefa peşindekilerin gidebileceği en güzel yerlerden biri ama şifa kısmını sağlık uzmanlarına bırakıp gezmeye bakalım.

Afyonkarahisar akıllara mükemmel termal tesisleri, kaymak ve sucuğuyla gelir. Ama benim hafızamda o heybetli kaya kütlesi üzerindeki kaleyle yer etmiştir. Tarih kitapları 226 metre yükseklikteki bu kalenin hikâyesini neredeyse 3500 yıl öncesine, Hititler’e kadar götürür. Selçuklular’dan beri adı Karahisar’dır. 


Nereye gitseniz onu görürsünüz.

Afyonkarahisar’ın eski mahalleleri ile Selçuklu ve Osmanlı’dan kalan cami, hamam ve medreselerin çoğunluğu işte bu kalenin güney eteklerine yığılıdır ve güzel bir gezi rotası verir. 1270’lerde yapılan ve tavanı taşıyan 40 ahşap sütunuyla tanınan Ulu Cami’yi başlangıç noktası yapın, Ulu Cami Caddesi’ni ve Yukarı Pazar Caddesi’ni adımlayın. Buralar kasaba sokağı gibidir ve iki katlı eski Afyonkarahisar evleriyle doludur. Yürüdükçe yol genişleyecek ve eski evler giderek daha süslü, gösterişli yapılara dönüşecek; belki yanınızdan davullu zurnalı bir gelin alayı geçecek. Bitişik nizamın komşuluğu pekiştirdiği bu sokaklardaki bazı evler kafe olmuş. Evini terk etmeyenler ise hayatlarını hiç değiştirmemişler; penceredeki ipe çamaşır asan kadınlar kaldırıma tarhana serip güneşte kurutuyor, merdivenlerde toplanıp sohbet ediyorlar. 

 

Mevlevî geleneğinde Konya’dan sonra ikinci sırada gelen Mevlevîhane ve  Camii, yürüdüğünüz Yukarı Pazar Caddesi’ne yakındır. Bu camiye giderseniz avluya açılan çile odalarına girin. Dönem tefrişatıyla düzenlenen bu odalardaki balmumu derviş heykellerinin yanında birkaç fotoğraf çekebilirsiniz. Sonraki durak Bedesten olsun. Yol oraya kadar çarşı atmosferinde devam edecek, ara sokaklardaki dükkânlar ve küçük imalatçılar size fotoğraf konuları çıkaracak. Hareketli çarşı atmosferine devam etmek isteyenlere Keçeciler- Dervişpaşa hattını önerebilirim ama tarihle ilgiliyseniz minaresi yivli burma şeklindeki İmaret Camii’ni gezip Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesi’ne geçmelisiniz. Tunç devrinden bu yana bir yerleşke olan şehri kuşatan onlarca höyük ve antik kentin mirası burada sergileniyor. Müze; Hitit, Frig, Helenistik dönem, Roma ve Bizans’tan kalma heykeller, sütun başları ve lahitlerden oluşan irili ufaklı zengin bir hazineye sahiptir ve güzel vakit geçirtir. 

Şehre gelenlerin çoğu, yemek faslını sucukla kapatma peşindedir, sucuk sevenler buyursun tadını burada çıkarsın. Hem döner şeklinde hem de domates biber eşliğinde şiş olarak yapıyorlar. Başka ne var diyenler zırhla kıyılmış kavurma etle yapılan tandır çorbasının, çullama köfte, sulu köfte ve Afyon kebabının veya patlıcanla yapılan yemeklerin tadına bakmalı. Üstüne de bir kaymaklı ekmek kadayıfı… Bu şehir hamur işlerinde de maharetlidir, haşhaşlı börek, bükme, bazlama derken onlarca türünü bulabilirsiniz. Şöhretli Afyon kaymağı hem kahvaltı hem de tatlıların eşlikçisidir ama unutmayın, manda sütüyle yapılan kaymağı tercih edin. Bu saatten sonra biraz dinlenmek isteyenler ise Akarçay kıyısına, eğer hava güzelse Hıdırlık mesire alanına yönelebilir. Hem kafeler hem de park alanları yönünden zengin olan Akarçay’da nehir boyunca gezen bir tur teknesi de vakit geçirmek için idealdir. 

Şimdi gelelim sizin planlarınıza. Şehre kaplıcalar için gidecekseniz muhtemelen şehir dışındaki ilçelerden birinde otel rezervasyonunuzu yaptırmış olacaksınız. Benim önerim, arada bir termal havuzdan ve otelden çıkıp etrafı gezin. İhsaniye’yi seçtiyseniz bilin ki Gazlıgöl kadar peri bacaları ve yaylalarıyla doğa harikası bir yerdesiniz ve Friglerin kaya anıtları; Roma ve Bizans kalıntıları; Aslantaş, Maltaş ve Yılantaş gibi anıtların yakınındasınız. Emirdağ’a gidecekseniz, Amorium antik kenti ve Balcam Mağarası’na da uğramalısınız. Sonra Bayat’a uzanıp bir de kilim alabilirsiniz. Sıcak sulara Bolvadin’de girerseniz çıkınca Eber Gölü’ne veya Kemerkaya yer altı kentine gitmelisiniz. 

Fark etmiş olmalısınız; doğal zenginliklerden bahsederken yanında antik miras da geçiyor. Afyonkarahisar’ın derin tarihi görülecek pek çok yer sunar. Frig Vadisi’ni rehbersiz gezmek isterseniz iki gün ayırmanız gerekir. Listenize Şuhut’taki Synnada, İncehisar’daki Dokimaia, Dinar yakınlarındaki Apameia gibi antik kentleri de eklemek isterseniz başlı başına tematik bir geziye niyetlenmiş olursunuz.

O hâlde sözü şöyle noktalayabiliriz; Afyonkarahisar, tarihi, termal zenginliği ve doğası nedeniyle mutlaka görülmesi gereken bir şehir. Gidince hak vereceksiniz, zira şehrin çoğunu okudunuz. 

 

Kaynak link: https://www.skylife.com/tr/2015-12/simdi-afyonkarahisar-mevsimindeyiz (Erişim:28.02.2019)