Kalegörünmez’den Kale’yi gördüm | Şiir | Arif Nihat Asya

Açtı perdeleri Sultan Divâni ;
Kalegörünmez’den kaleyi gördüm…

Mermer saksısında seneler sonra,
Yeniden açılan lâleyi gördüm.

Bir sis daha kalktı:efendisine
El kaldıran nankör köleyi gördüm;

Kadının,çocuğun,kızın,kızanın
Yıllarca çektiği çileyi gördüm

Ve birgün,şerîri çiğneyen atı,
Rüzgârda savrulan yeleyi gördüm.

Kaçanın-ağırlık etmesin diye-
Bıraktığı kolu,kelleyi gördüm.

Gece,yıldız yağdı Afyon’a ;
Sayılarca ateş böceği gördüm.

Şükran namazına durdum Camide…
Şeffaf mihrâbından Kıble’yi gördüm.

Meçhulüm olmayan yiğit askerde
Eli bayrak tutan bileği gördüm;

Yanında yeni bir âbide diye
Çatılan acayip nesneyi gördüm:

Doğru bildiğini Afyon’un doğru,
İyi bildiğini-hep-iyi gördüm:

“Elek dolusu su…” diyen kadını,
Kananlara gülen eleği gördüm;

Sofralarda Kadınana’nın südü
Yanında haşkeşli ekmeği gördüm.

Bana tatlarından söz etmek düşmez ;
Yemişleri gördüm,peteği gördüm ;

Şu çocuk yüzlü şâheserde bile
Daralmakta olan yeleği gördüm

Göğe haykırarak,kızların gökten
Kısmet dilediği kuleyi gördüm; *

Sevilip kısmeti oldum birinin
Ve birleşmiş iki yüreği gördüm.

Açtı gözlerini Sultan Divânİ ;
Kalegörünmez’den kaleyi gördüm.

Arif Nihat ASYA
-Ses ve Toprak-