Tek başına Afyon’dan Nepal’e motorla giden ilk Türk kadını: Şule Özürun Bendler

Hürriyet Seyehat
Röpörtaj: Gizem KILIÇ

 

Motosikletiyle Afyonkarahisar’dan tek başına çıktı, 11 bin kilometre yol kat etti. İran-Pakistan-Hindistan-Nepal rotasını yapan ilk Türk kadını Şule Özürun Bendler, bu yolculuğu kadına yönelik şiddet, taciz, istismar ve ayrımcılığa dikkat çekmek üzere yaptığını söyledi. “Ülke kokusu” adını verdiği projesinin detaylarını ve en unutulmaz anlarını Hurriyet.com.tr ile paylaştı.

Biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

1970 Afyon doğumluyum, evliyim, bir kızım var 18 yaşında; üniversiteye gidiyor bu sene. 7 yıldır motosiklet kullanıyorum, 2 yıldır da uzun yol yapıyorum. Afyon’da kafe işletiyorum 16 yıldır. Daha öncesinde Eczacıbaşı’nda yatırım uzmanı olarak çalıştım, otel yönetiminde çalıştım.

Peki nasıl başladı bu yolculuk, neden Asya?

Açıkçası motorla gezmeden önce de ben zaten sırt çantasıyla geziyordum. Daha önce Orta Afrika’da birkaç ülke gördüm, Asya’da yine daha önce bir kez daha Nepal’e gitmiştim uçakla. Ama hiçbirisinde bir rezervasyon ya da rehber kullanmadım, bunlar tamamen ders çalışarak yaptığım gezilerdi. Beni Asya, Afrika ya da diğer üçüncü dünya ülkeleri hep daha çok çekmiştir. Doğunun insanının saf duygularını yitirmediğine inanıyorum.

Her motor süren kişi motorla uzun yol yapmak ister. Ben de Türkiye’de çok yeri dolaştım, uzun yol olarak motorumla Gürcistan’a gittim ve Yunanistan’a geçtim. Ama hep daha zorlu ve uzun yollara gitmeyi çok arzu etmişimdir. En son Nepal’e gittiğim zaman Pokhara’nın özellikle atmosferi çok etkilemişti beni ve kendime bir söz vermiştim; bir gün motorumla buraya kesin geleceğim diye.

Sonra yavaş yavaş hazırlık yapmaya başladım ve çıktım yola. Motor kullanmaya 7-8 yıl kadar önce başladım. Dediğim gibi öncesinde sırt çantasıyla geziyordum; ama hayatıma motor girdikten sonra artık motor benim için çok daha önemli olmaya başladı. Her yere motorla gitmeye başladım, özellikle de uzun yollarda. Şehir içinde pek kullanmıyorum Afyon zaten küçük bir yer, yürüyerek her işimi halledebiliyorum orada. Şimdi ise gidilebilecek her yere motorla gidiyorum.

Sırt çantasıyla seyahat ediyorum dediniz; peki sizin sırt çantanızda olmazsa olmaz dediğiniz, mutlaka yanınıza aldığınız neler var?

Bir miktar para, kart, batarya, küçük bir bilgisayar, fotoğraf makinası. Hepsi bu kadar.

Sanırım iki buçuk ay kadar sürdü geziniz. Bu uzun yola çıkmadan önce cesaretinizi kıran veya sizi korkutan şeyler duydunuz mu?

Açıkçası tedirginliğim vardı. İran-Pakistan-Hindistan-Nepal şeklinde bir yol yapan Türk kadın yoktu. Bunun olmaması da beni çok kamçıladı, kendime inanıyordum. Fakat eksiklerimin olduğunu da biliyordum ve bu bir senede hep o eksikleri tamamlamaya çalıştım. Hem sürüş tekniği açısından hem motosikletin ekipmanı açısından, lisan açısından. Yani her şeyiyle resmen bir sene ders çalıştım.

Ben bu projemi Afyonkarahisar Belediye Başkanı ile paylaştım. Motoru almamda o yardımcı oldu. Hem maddi hem manevi büyük destek gördüm. Böyle böyle yapacağıma olan inancım daha da arttı.

Peki, özellikle yakın çevrenizden; ailenizden veya dostlarınızdan nasıl tepkiler aldınız konuyu ilk açtığınızda? “Yapma, olmaz öyle şey!” dediler mi hiç?

Esasında, ben orda biraz akıllıca davrandığımı düşünüyorum. Yani ben bunu hiç bir gün akşam üzeri veya bir sabah oturup “Aaa, ben Nepal’e gidiyorum bu sene!” şeklinde söylemedim kimseye.

Yakınlarıma ben bunu hep yavaş yavaş anlattım; yani işte benim de bir hayalim var; gitmek istiyorum ve insanlar beni destekliyorlar şeklinde anlattım. Daha sonra internette yazdığım yazıları gösterdim ve alışmalarını sağladım yani hiçbir zaman ‘Ben gidiyorum.” şeklinde bir çıkışım olmadı.

Peki, ben en çok bunu merak ediyorum, yolda ne tür zorluklarla karşılaştınız?

Rota illaki zorlu ve tek başınızasınız.Sizi en çok zorlayan ne oldu? Pakistan beni hem yol hem de hava şartları olarak çok zorladı. Pakistan aynı zamanda Afganistan’la komşu olduğu için bölgede sürekli bir savaş, çatışma korkusu var. Pakistan’a ilk girdiğimiz gün sınırda hemen bir güvenlik karşıladı, oradaki Taftan karakoluna getirdi ve bir gece kaldık. İlk gecemizi karakolda iki sandalye, bir masa ve yerde pis bir halının olduğu bir odada geçirdik. Allah’tan o arkadaşımın yanında uyku tulumu vardı.


Ziyaret ettiğiniz en ilginç yer neresiydi, sizi en çok etkileyen?

Açıkçası, iyi ki İran girdiğim ilk ülkeymiş diyorum. Hem gezgin kadınlardan hem de motorcu arkadaşlarımdan hep duyardım, İran için hep çok güvenli derler. Hakikaten çok güzel insanlarla tanıştım yolda, onların evinde kaldım ve hiç tereddüt etmedim bunu yaparken. İran’da sadece Tebriz ve Zencan’da otelde kaldım. Bize öğretilen, yazılan, aklımızda kalan İran değilmiş o aslında. Tabii ki, bulunduğun ortama ayak uydurman gerekiyor ve ben de zaman zaman başörtüsü taktım ama baktım ki çevrede saçını en fazla kapatan ben olmuşum.

Bir de Pakistan’da Lahor’dan sonra arkadaşımla Ramazan bayramının ilk günü yola çıktık. Hava da çok sıcak, nefes almak iyice zor. Yol koşulları da zorluydu. En yakın otelde kalmaya karar verdim. Gittik otele, arkadaşım yola devam etmek istedi ama benim çok cesaretim kırılmıştı. Ona, “Sen git” dedim. Ben odaya yerleştim. Oda 4 metrekare falan ve gayet pis. İnanılmaz pis. Camları açılmıyor bile, demir ayaklı asla oynatamadığın bir vantilatör var odada öyle havalandırıyorlar. Akşama doğru yemek yemek için dışarı çıkmak istedim, beni çıkartmadılar.

Gece oldu, ülkenin en büyük sorunu elektrik zaten ve gecenin bir yarısı elektrikler kesildi. Ben o odayı telefonla aydınlatmaya çalışıyorum, düşünün. O gün hakikaten çok korktum, hayatımda hiç korkmadığım kadar korktum o gece. Yalnız olmak beni ilk defa o kadar etkiledi. Orası bir de Bin Laden’in doğduğu köymüş, sabaha kadar silah sesleri ve patlamalar duyduk. İnanılmaz gergin bir geceydi, o gece elimde bıçak ve çakıyla uyudum. Sabaha karşı kapı çaldı, o kapıya öyle bir kalkışım var ki elimi kestim panikle.

Hindistan’da Tac Mahal’den Agra merkezine kadar olan kısacık mesafeyi trafikten dolayı ancak 3 saatte alabildim. Ben Agra’ya döndüğümde gece olmuştu, çok korktum o gece. Ertesi gün arkadaşımla buluşup Nepal sınırına kadar sürdük. Tabii orada da insanlara garip geliyorsun, Türk bir kadın motoruyla çıkmış gelmiş. İnsanlar lafa tutuyor seni her yerde.

Size gösterdikleri ilgi, sordukları sorular nasıl hissettiriyordu?

Bunlar başta çok keyifli geliyordu bana, herkesle fotoğraf çektiriyordum falan. Sonrasında yavaş yavaş duymazlığa vurmaya başlıyorsun, çünkü gerçekten bunaltıcı.

Nepal’e girdiğimizde artık hava kararmıştı, ben de duyuyordum hep hava karardıktan sonra Nepal’de dışarı çıkmak çok güvenli değil, diye. Nepal’de Türkçe bilen bir arkadaşım var benim, hatta bütün gezginlerin motorcuların arkadaşıdır kendisi. Onu aradım, dedim biz buradayız ve pek çıkmayı düşünmüyoruz; yol durumu nasıl bize ne önerirsin? O da dedi ki, “Kesinlikle şimdi çıkmayın, ertesi sabah çıkabilirsiniz; ama Muson döneminde olduğumuz için dağlar hep aktı yola, heyelan var. bu yüzden de yolda çok zorlanırsınız. “

Gerçekten öyleydi, yollar çukur dolu ve dardı. Çok zordu, zaten biliyorsunuz İran’dan sonraki ülkelerde hep soldan akıyor trafik. Sol benim yerim diye çıkıyorsun yola, ama karşıdaki adam da soldan gelebiliyor; çünkü onu güvenli görmüş kendine. Tabii durum öyle olunca da biz de hep trafikte sıkışırız korkusu var. O da durumu böyle tedirgin anlatınca ondan bir kamyonet ayarlamasını istedim bizim için. Motosikletli gezilerde de şey vardır hep, hedefe yaklaştıkça kaza yapma oranın artar; bu istatistiklerle de belgelenmiş bir şey hatta.

Hindistan’da Tac Mahal’den Agra merkezine kadar olan kısacık mesafeyi trafikten dolayı ancak 3 saatte alabildim. Ben Agra’ya döndüğümde gece olmuştu, çok korktum o gece. Ertesi gün arkadaşımla buluşup Nepal sınırına kadar sürdük. Tabii orada da insanlara garip geliyorsun, Türk bir kadın motoruyla çıkmış gelmiş. İnsanlar lafa tutuyor seni her yerde.

Hedefe bu kadar az kaldı, ya başıma bir şey gelirse, gitsem mi gitmesem mi diye kafamda kurmaya başladım. Ama sonuçta hedefe de geldim sayılır, şimdi bu kadar gelmişken gitmesem kendimle çelişirim.

Arkadaşım da yardımcı oldu en sonunda bana araç için. Saat 10:30 idi ilk yüklediğimizde motorları ve önümüzde 280 km’lik bir yol var, akşam 20:30’da biz ancak 140 km gelebilmiş ve bir köyde mola vermiştik. Zaten sonradan duyduk ki orayı pek öyle bir günde geçebilen yokmuş.

Bayrak teslimi tarzı bir şey yaptınız sanırım değil mi?

Evet gittiğim ülkelerin elçiliklerine bayrağımızı teslim ettim. Her yerde çok güzel ağırlandım, elçiliklerimiz tarafından çok güzel misafir edildim. Onlara bayrak verdim, onlardan bayrak aldım. Gittiğim bölgelerden yöresel kıyafet aldım, fotoğraflar çektirdim. Çok güzel şeyler biriktirdim. Yolda bir de çok fazla Türk ile, çok fazla Afyonlu ile karşılaştım. Herkes diyordu bunu, ne güzel insanlara denk geliyorsun diye.

Çok fazla otel kullanmadığınızdan bahsettiniz, ve sırt çantasıyla gezdiğinizi söylediniz. Bunun sanırım kısıtlı bütçeyle gerçekleştirilmiş bir gezi olduğunu söyleyebiliriz. Okuyuculara rehber olması açısından, gezide yaptığınız yaklaşık masrafı öğrenmek istiyorum.

Yaklaşık beş bin dolar. Uçak biletleri dahil. Yani zaten olabildiğince otel konusunda seçicilik yapmamaya çalıştım, motorumu olabildiğince güvenli bir yere sokayım yeterdi benim için. Hakikaten kaldığım bazı yerlerde böcektir, faredir gördüm. Yemek konusunda da aynı şekilde, çok yemek seçtiğimi söyleyemem. Zaten genellikle sebze ağırlıklı besleniyorlar, onları yedim bir sorun olmadan.

Bizde biraz tabudur hani, tek başına gezen bir kadın olmak. İnsanların hayretle karşıladığı bir şeydir hatta bizim için, oralarda nasıl tepkilerle karşılaştınız?

Orada da aynı açıkçası. Bazı yerlerde durmak, konaklamak zorunda kaldım mesela. Yüzlerce insan bir anda başımıza toplandı, nefes alamaz hale geliyorduk. Size dokunuyor, motorunuza dokunuyor. Kötü bir niyetleri yok, bu yüzden terslemek de istemiyorsun. Onun dışında, güvenlik açısından hiçbir sorun yaşamadım.

Şu an tekrar çıkacak olsanız bu yola, şunu şöyle yapmazdım dediğiniz; değiştireceğiniz bir şey olur muydu?

Bu yolu zaten tekrar gitmezdim, o yüzden dönüşü uçakla yaptım. 🙂 İki tane yüksek geçit vardı mesela benim rotamda; biri Hindistan biri Pakistan’da. Eğer biraz daha iyi sürebiliyor olsaydım, o geçitleri kullanmak isterdim çünkü Hindistan’daki Khardung La geçidi 18bin fitte ve biz motorcular için orası Everest gibidir, çok anlamlıdır. Bir nevi motorla gidilebilecek dünyanın en yüksek noktası orasıdır. Daha önceden öyle bir tecrübem olmadığı için cesaret edemedim, çıkamadım oralara. Ama keşke çıkabilseydim. Herhalde tek pişmanlığım o, yoksa yine aynı insanlarla ve aynı otellerde kalırdım.

Yola çıkmadan önce size ilham veren, rol modeli olan bir kadın gezgin var mı?

Tabii var. O bahsettiğim yüksek geçitler vardı ya hani, benim cesaret edemediğim. Oraya çıkabilen Türk kadınlar var mesela. Ben de onları kendime örnek alıyordum, ama bu rotayı yapma sebeplerimden biri de başkalarına ilham kaynağı olabilmekti. Bunu başardım da açıkçası, sonuçta Nepal’e kadar olan rotayı yapan tek Türk kadın ben oldum. Tabii onların yaptığı daha büyük, daha görkemli bir işti. Ben mesela 11 bin kilometre gittim onlar 2 bin kilometre belki gittiler; ama hep yukarı tırmandılar. Çok zor.

Bu biraz şahsi bir soru olacak aslında, kendim için de soruyorum, kadın gezginler için ne önerirsiniz?

Bizi kamçılayacak, destekleyecek, cesaretlendirecek birkaç cümleniz var mı? İlk olarak, hiçbir şeyi ertelememek lazım. Nepal’e ilk gittiğimden beri ben buraya motorla gideceğim deyip duruyordum. Kararlıydım her zaman. E bir de çevreden destek alınca şahlandım gittim.

Ben 46 yaşımdayım, evliyim bir de çocuğum var. Anadolu’da küçük bir şehirde yaşıyorum. Ben yaptıysam bunu, herkes yapabilir.

Bir de gezi sırasında tanıştığım kadınlar vardı, beni çok etkilediler. Nepal’de kadınlar günlük iki dolar karşılığı moloz taşıyorlar inşaatlara. O ağır küfeleri taşıyordu kadınlar ,inanamadım. İran’da kadınların motosiklet kullanması yasak, düşününce ne kadar onur kırıcı bir şey. Pakistan da öyle, yanında kaldığım ailenin evine varana dek yolda bir tane bile kadın görmedim. Hindistan’da ise tam tersi, çok fazla kadınla tanıştım ve hepsi çok güzel Scooter kullanıyordu, büyük motor tabii yine yok.

Birkaç tanesiyle tanıştık, konuştuk benim motorum aslında büyük sayılmaz ama onlar için inanılmaz bir şeydi bir kadının Scooter dışında bir araç kullanabiliyor olması. Onlar bana hayran oldular, ben onlara. O trafikte motor kullanabiliyor olmaları inanılmazdı benim için.

Projenin amacı, hep üzerinde durduğum gibi Afyon’dan bir kadının çıkmış olmasıydı. Biz Anadolu kadınları zaten çok şeyin üstesinden geliyoruz her zaman. Benim amacım, kadının gücünü ön plana çıkartmak ve bu konuda bir farkındalık yaratmaktı.Bu da benim şehrime, bu da benim ülkeme bir nevi vatan borcumdu.

Gittiğim her yere bayrağımı taşıdım ben yanımda, her yerde gururla dalgalandırdım.

Yakın gelecekte tekrar yola çıkmayı planlıyor musunuz?

Tabii ki, bu yolculuk benim için bir başlangıçtı. Sağlık problemi yaşamazsam, belki Kuzey Avrupa’da bir Kuzey Işıkları yolculuğu yapmak istiyorum. Bir de kıyıdan Nil kenarından, doğu-batı yönünde bir Afrika turu arzuluyorum. Böyle bir yolculuk yapan bir Türk kadını da yok mesela, onu yapmayı da çok isterim. Sağlığım bozulmadığı sürece yol benim hayatımda hep olacak.

 

Kaynak link: http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/galeri-tek-basina-afyondan-nepale-motorla-giden-ilk-turk-kadini-40196626#page-2 (Erişim: 01.03.2019)