Hemşehrimiz Ezop

İbrahim YÜKSEL

Gazeteci-Yazar

Taşpınar Dergisi / Aralık 2015 / Sayı:15

Az çok mektep medrese görmüş, mürekkep yalamış olan herkes, karga ile tilki, ağustos böceği ile karınca, kaplumbağa ile tavşan gibi hayvan masallarını iyi bilirler. Dünya edebiyatında “Fabl” olarak adlandırılan, hayvanların dile gelerek, insanlara çeşitli dersler verdiği bu edebi türün yaratıcısı olan Ezop’un (Aisopos) hemşehrimiz olduğunu, Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesine bağlı Hisarköy’de (Amorium) doğduğunu; bugün Yunanistan’a mal edilen hayvan masallarını Anadolu’dan oralara götürdüğünü bilir misiniz?

Ezop’un Roma’da Villa Albani’de bulunan büstü

Aslında Ezop’un nerede doğduğu konusunda farklı kaynaklarda farklı bilgiler yer almaktadır. Bu kaynaklara göre Ezop’un Trakya’da, Bandırma’da, Samos’ta, Sardeis’de, Tarsus’ta ve hatta Mısır’da doğduğunu iddia edenler bile vardır. Ancak kaynakların hemen hemen tamamının fikir birliğine vardıkları nokta Ezop’un Frigyalı bir köle olduğudur. Afyon İli Tarihi’ni yazan Süleyman Gönçer, Ezop’un Lidyalıların Frigya’yı ele geçirdikleri sırada tutsak edilerek Yunanistan’a götürüldüğünü ve köle olarak satıldığını kaydetmektedir. 1 Öncelikle bu noktadan yola çıkıldığında Ezop’un yaşadığı dönemdeki Frigya ülkesine bir göz atarak, doğum yeri konusunda bazı ipuçları elde edilebilir.

Ezop daha doğmadan, Friglerin, efsanevi kralları Midas döneminde yaşadıkları altın çağları, MÖ 7. yüzyılın başlarında Kimmerlere yenilmeleri üzerine sona ermiştir. Kimmerlerin Başkent Gordion’u yakıp yıkması üzerine Kral Midas intihar etmiş, ancak Frig varlığı sona ermemiştir. Kimmer saldırılarından canlarını kurtarabilen Frigler Orta Anadolu’ya dağılarak beylikler halinde yaşamaya başlamışlardır. Bu dönemde Friglerin en güçlü oldukları bölge ise Yukarı Sakarya Vadisi’nde, daha sonraları “Küçük Frigya” adını alacak olan Eskişehir-Afyonkarahisar arasındaki bölge olmuştur. Frigler MÖ 6. yüzyılın ortalarındaki Pers istilasına kadar bu bölgede özgürce yaşamışlardır. Ezop’un MÖ 6. yüzyılda yaşadığı göz önüne alınırsa, bu dönemdeki Frigya ülkesi Afyonkarahisar-Eskişehir arasındaki bölge olduğuna göre Ezop’un doğum yeri de buralarda bir yerlerde olmalıdır. Nitekim önemli kaynaklar ve son yıllarda yayımlanan Ezop kitapları, Ezop’un doğum yeri olarak Afyonkarahisar ilinin Emirdağ ilçesine bağlı Hisarköy’deki Amorium antik kentini göstermektedir.

Dünya edebiyatında Ezop’tan sonra fablın diğer bir ustası olarak bilinen La Fontaine, Planudes’ten aktardığı yaşam öyküsünde Ezop’un Frigyalı ve Amorium adında bir kasabadan olduğunu kaydetmektedir. Themas Rodanthis ve Fibas Asteris, “Ezop’un Öyküsü” adlı eserlerinde ünlü masal ustası için “Ezop, Küçük Asya’daki Frigya bölgesinin Amori kentindendi ve köle sınıfındandı” bilgisini vermektedir. Şemseddin Sami, ilk Türk ansiklopedisi olan “Kâmûsu’l-a’lâm” adlı eserinin 2. cildinde Ezop’un İsa’nın doğumundan 6 yüzyıl önce Anadolu’daki Frigya kıtasının Amorium yani Amorie antik kentinde doğduğunu kaydetmektedir.  Ezop masallarını Türkçeye çeviren yazarlardan Tarık Dursun K. “Aisopos Masalları” adlı çevirisinin “Başlamadan Önce” başlıklı bölümünde Ezop’un Anadolulu olduğunu; geçmişte, bugün Eskişehir ilinin bulunduğu yerlerdeki Amorium şehrinde doğduğunu vurgulamaktadır. Samih Rıfat, Nurullah Ataç’ın Aisopos’dan çevirdiği “Aisopos Masalları” adlı eser için yazdığı önsözde, Ezop için “Frigyalı, demek ki Anadolulu (daha kesin biçimde söylersek: Afyon, Emirdağ, Aziziye Kasabası Hisarköyü yakınlarında kalıntıları bulunan Amorion kenti doğumlu Aisopos…” diye söz etmektedir.  Tarihçi Süleyman Gönçer, “Afyon İli Tarihi”nin birinci cildinde Ezop’un Frigya’da Amoriom (Afyon ili Emirdağ Hisarköy) şehrinde doğduğunu kaydetmektedir.  Mehmet Aydın’ın “Bayat-Bayat Boyu ve Oğuzların Tarihi” adlı eserinde de Ezop’un Amorium doğumlu olduğu belirtilmektedir. Ömer Faruk Yaldızkaya’nın “Emirdağ’ın Tarihçesi” başlıklı makalesinde ve “Emirdağ; Doğa, Tarih ve Kültür Mozayiği”, adlı eserde de Ezop’un Emirdağ yakınlarındaki Amorium antik kentinde doğduğu kaydedilmektedir. Brezilyalı Yazar Guilherme Fiugueiredo’nun “Ezop ya da Tilki ile Üzümler” adlı oyununu Türkçeye çeviren İsmail Bekir Ağlagül, bazı araştırmacılara dayanarak Ezop’un “Frigya’nın belli başlı kentlerinden Amorion (ya da Amorium)’da doğduğunu” belirtmektedir. NTV Tarih Dergisi’nde yayımlanan “Masalcı Ezop NTV Tarih’e Yazdı-Hayvanların Dilinden İnsanları Anlattım” başlıklı makalede de Amorium doğumlu olduğu kaydedilen Frigyalı masal ustasının ağzından doğum yeri ile ilgili olarak şu bilgiler verilmektedir: “Doğduğum kent Amorium (Afyon yakınlarında), sizin bugün verdiğiniz adla Emirdağ, çevresi geniş vadilerle kaplı yemyeşil bir dünya merkezi idi.”

Antik Yunan’da kullanılan bir tür kadeh olan bir kylix içerisinde bulunan ve Ezop’u tilki ile konuşurken gösteren bir resim. M.Ö. 470 yılında yapılmış olan bu kylix, Vatican City’de Gregorian Etruscan Museum’da bulunmaktadır.

Ezop’un Trakya doğumlu olduğunu belirten kaynaklar, Friglerin Trakya kökenli bir kavim olması nedeniyle bu fikre kapılmış olabilirler. Çünkü Frigler, MÖ 12. yüzyılın başlarından itibaren Trakya’dan Anadolu’ya geçmeye başlamış ve bir devlet olarak ancak 8. yüzyılda ortaya çıkmışlardır. Bu durumda Friglerin tarih sahnesinden silinmeye yüz tuttukları 6. yüzyılda yaşamış olan Ezop, Frigyalı ise Anadolu’nun ortalarında bir yerde doğmuş olmalıdır. Trakyalı ise, Frigyalı olması mümkün değildir.

Aynı şekilde eğer Frigyalı ise Frigya ülkesinin batısında yer alan Lidya ülkesinin başkenti Sardeis’te, Ege Denizi’nde bir ada olan Samos’da, Frigya’nın doğusundaki Tarsus’ta ya da başka bir kıtada bulunan Mısır’da doğmuş olması hiç mantıklı değildir. Olsa olsa Samos’ta köle olarak yaşadığı için Samos, Karun olarak da bilinen Lidya Kralı Krezüs’ün yanında yaşayıp günümüze kadar ulaşan masallarını Krezüs’e ithaf ettiği için Sardeis, Mısır krallarının bilgeleri ile yarışmak üzere Mısır’a gittiği için Mısır doğumlu olduğu yakıştırmaları yapılmış olabilir. Bandırma Kaymakamlığının resmi internet sitesinde yer alan bir yazıda Ezop’un Bandırma doğumlu olduğu yolundaki iddialar da çürütülmüş durumdadır.

Aslında fabl denildiğinde ilk akla gelen La Fontaine14 olur ama La Fontaine’in yaptığı, Amoriumlu Ezop’un masallarını şiirleştirmekten ve Ezop’u Avrupa’ya ve insanlığa ününe ün katarak tanıtmaktan başka bir şey değildir. La Fontaine’in masallarının çoğu Ezop’undur. Zaten La Fontaine de hem ayrı bir sanat saydığı hayvan masalları anlatmayı hem de bu masalların kişilerini Anadolulu bilge Ezop’tan aldığını inkâr etmemektedir. La Fontaine, Masallar adlı kitabının “Başlarken” başlıklı şiirinde daha ilk dizede belirtir bunu:

“Ezoptur babası benim kahramanların.

Tarihleri uydurma da olsa bunların

Ders olacak doğru şeyler vardır içinde.

Her şey konuşur burada, balıklar bile.

Bütün söyledikleri bizleredir ama:

İnsandır eğittiğim hayvanlar yoluyla.”15

Daha La Fontaine’e varmadan, Ezop’tan 500 yıl sonra; La Fontaine’den

de 1600 yıl önce yaşamış olan Makedonya kökenli Latin ozan Phaedrus16 da:

“Usta Aesopus’un bulduğu konuları

Altı ölçülü dizelerle işledim ben.

Çifte niteliği vardır kitapçığın,

Biri güldürmesi, öbürü uyarması.”

ve

“Ustanın yolundan gideceğim var gücümle ben,

bir şey eklemek istersem duyguları okşayacak,

söyleyeceklerime çeşni katmak üzere

iyiye yormandır, okuyucum, senden istediğim”

dizeleriyle, ustası olan Ezop’un masallarını şiirleştirdiğini ve bunlara kendisinden de yeni masallar eklediğini kaydetmektedir.

Gerek Phaedrus’u ve gerekse La Fotaine’i okuyan kişi, aslında Ezop’la bir yolculuğa çıkmış gibidir hayvanlar dünyasında.19 Milattan Önce 6. yüzyılda Anadolu coğrafyasında yaşamış olan Ezop’un masallarını ödünç alan 1. yüzyıl Latin Şairi Phaedrus ve 16. yüzyıl Fransız Şairi La Fontaine’in beslendiği ana kaynak, Doğu’ya ait “kıssa” geleneğidir.

Gerçekten de, Ezop’un, sadece Anadolu’da yaşayan bizlerin değil, tüm dünya insanlarının bildiği “Çalışmak bazen doğuştan gelme güçleri de alt eder, hele doğuştan vergili olan tembellik ederse!” hissesiyle biten “Kaplumbağa ile Tavşan” kıssası, “Başınıza bir felâket, bir tehlike gelmesin derseniz, her işinizde yarını da düşünmelisiniz” hissesiyle biten “Ağustos Böceği ile Karıncalar” kıssası, “Yalancı yalan söyler de ne kazanır? Bir daha doğruyu da söylese kimseyi inandıramaz” hissesiyle biten “Şakacı Çoban” kıssası, “Bu masal ahmaklara ibret olsun” hissesiyle biten “Karga ile Tilki” kıssası ve diğer kıssalarının tümü, Anadolu’nun günümüze kadar meddahlarla uzanan kıssa geleneği çerçevesinde yaratılmış güldürücü masallar olduğu kadar Ezop’un yalnızca bir masalcı değil, aynı zamanda bir öğretmen olduğunu da ortaya koyan edebi eserlerdir.

Ne üzücüdür ki, Ezop Masalları denildiğinde Yunan masalları, fabl denildiğinde ise La Fontaine akla gelir. Oysaki Fabl’ın babası Ezop’tur, Ezop’un fablları ise Frigya’nın, yani Anadolu’nun özbeöz hisse alınması gereken kıssalarıdır. Ezop Masalları ile Sadi’nin25 Bostan’ı arasında yapılan bir karşılaştırmada, yazılış tarihleri bakımından aralarında 19 yüzyıl fark olmasına ve biri Müslüman, diğeri Hıristiyan iki farklı kültüre mal edilmesine rağmen her iki eserde özellikle adalet, dostluk, doğruluk, bağışlamak, cömertlik, alçakgönüllülük, kanaat, sadakat, kendini bilme gibi değerler yüceltilirken, zalimlik, düşmanlık, hainlik, kendini beğenmişlik, cimrilik, açgözlülük, başkasına özenme, cahillik, kadir bilmezlik, yalancılık, bencillik gibi tutum ve davranışların yerildiği görülmektedir. Burada Hz. İsa’nın doğumundan altı yüzyıl önce anlatılmış, en azından Ezop Masalları’nda tespit edilmiş ahlâki değerlerin, Hz. İsa’nın doğumundan on üç yüzyıl sonra yazılmış olan Bostan’da görülmesi, yani farklı iki toplumda yansıması, olağan dışı bir durum gibi görünmekte ise de, bu benzerliklerin temelinde yatan ana neden, Anadolu’nun göbeğinde doğan Ezop ile Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ün gayreti ve Sultan Alp Arslan’ın emriyle kurulan Nizamiye Medresesi’nde eğitim alan Sadi’nin, doğu kültürünün kıssa geleneği ile beslenmeleri olmalıdır.

Zaten Ezop da sağ olsaydı ya da büstü dile gelip konuşabilseydi, “Kardeşlerim, öykülere ilham veren topraklarınıza sahip çıkın. …ve Ezop ülkesinden hepimize dersler veren öyküleri söküp atmayın”27 hissesiyle biten bir hayvan masalı anlatmadan durabilir miydi hemşehrilerine?