Nogay Türklerinin Anadolu’ya göçleri ve Afyon’daki Nogay köyleri

Hakan BENLİ
BelgeselTarih.com

 

Nogay Türklerinin göçlerine kısa bir bakış;

Nogay Türkleri Kazakistan’dan Balkanlara kadar, oldukça geniş bir coğrafyada birçok bölgede dağınık olarak yaşamaktadırlar. Bugün en yoğun yaşadıkları ülkelerden birisi Türkiye’dir.

Nogay Türkleri hakkında yazılan birçok araştırma ve makale olmasına karşın Türkiye’ de en az tanınan Türk Halklarından biri olma özelliğini hâlâ taşımaktadır.

Toplumların tanınırlığı genellikle tarihte edindikleri yer ile doğru orantılı olmasının yanı sıra yaşamış oldukları tarihsel olayların önemine de atfedilmektedir.

Nogay Türkleri’ de Türk tarihinde azımsanmayacak bir yer edinmiş olmalarına ve önemli bazı tarihsel olaylarda yer almalarına rağmen hâlâ en az tanınan Türk Halklarından biri olmalarının nedenini Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu farklı bir tespitle açıklamaktadır.

“Nogay Türkleri yaşadıkları sürgünlerden sonra yurt edindikleri yerlerde gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde, kendilerini o devletin bir parçası saymış; aynı dili konuşan, aynı dini ve kültürü paylaşan, aynı ırktan bir millet olarak yaşamış ve hükmü altında bulunduğu otoriteye isyanda bulunmamıştır. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin ve Cumhuriyetin karışıklıklar yaşadıkları dönemlerde dahi sükûnetlerini muhafaza edebilmişlerdir. Bu nedenlerle Anadolu’ da etnisite meydana getirmeyecek, Batı için bir problem teşkil etmeyecek bir halk neden Batı’nın ilgisini çeksin.” Demektedir.

Nogay Türkleri Kafkasya’ da özellikle 1793 yılındaki General Suvorov’un yaptığı katliamlardan sonra yine Haziran 1864 yılında Rusya’nın yaptığı “Kafkasya’nın tüm yerleşimcileri evlerini terk etmek ve bir ay içinde göç etmek zorundadır, aksi taktirde vatan haini olarak görülecekler ve Sibirya’ ya gönderileceklerdir” duyurusundan sonra çeşitli yollardan Osmanlı Devleti’ne sığınmaya başlamışlardır.

Nogay Türklerinin bulundukları coğrafyadan ayrılmalarının nedenleri sadece soykırımlarla sınırlı kalmamıştır. Ruslar asimilasyon politikasına karşı yerli halkın gösterdiği direncin, mensup oldukları dinden kaynaklandığı inancı ile (Kazan, Türkistan ve Kafkasya’ da olduğu gibi) doğrudan dini müesseseleri hedef seçtiler. Sadece tahrif etmekle kalmadılar ve yok etmeye çalıştıkları kitaplar sadece Kuran-ı Kerim’ den ibaret değildi.[6] Nogay topraklarına özellikle Kuban bölgesinde Rus yetkililer tarafından el konuldu. Bu el koyma durumları aynı zamanda Hazar ovasında da gerçekleşti. Toprakları elinden alınan Nogaylar göç etmeye zorlanıyordu.

Nogay Türkleri farklı yıllarda defalarca Osmanlı Devleti himayesine sığınmak zorunda kalmışlar ve yurtlarını bırakmışlardır.1812–1828 yıllarında gerek Rus baskısı gerekse Osmanlı – Rus Harbi sonucunda yeni göçler meydana gelmiştir. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin kendisine sığınan bu muhacirlere yönelik müsbet tutumu ve bazı imtiyazlar sağlaması Nogaylar için göç etmeyi daha makbul kılmıştır.

Nogay Türklerinin en büyük göçleri ise 1854- 1869 yıllarında yaşanmıştır. O tarihlerde Kırım’ dan göç eden 800 bin kişinin 200 bininin Nogay Türkü olduğu tespit edilmiştir. Büyük umutlarla yapılan bu göçlerde Nogaylar hazret-i şehinşahide mezelle-nişin emn ve rahat olmak arzusuyla bu tarafa hicret etmekte idiler.[10] Göçlerin bir kısmı deniz yolu ile Karadeniz’den Anadolu’ya yapılmakta iken büyük bir çoğunluğu karadan, Romanya üzerinden Anadolu’ya geçmek sureti ile gerçekleşmiştir. Göçler neticesinde yollarda binlerce insan hastalıktan, açlıktan veya saldırılardan öldü. Balkanlar’ın, Anadolu’nun ve Kafkasya’nın tüm halkları için 19. ve 20. yüzyıllar, bir dehşet dönemi olmuştur. Bütün topluluklar savaşın, açlığın ve savaş zamanında patlak veren (dizanteri, tifüs gibi) hastalıkların, ayrıca, yenilen yan için kendini gösteren, yurdunu bırakıp gurbete göçme zorunluluğunun dehşetlerinden nasibini aldı.

Nogay Türklerinin Anadolu’ ya iskânları ve göçler hakkında bazı belgeler;

Nogay Türklerinin özellikle Anadolu’ ya göçleri ile ilgili olarak yayınlanmış eserler maalesef pek mevcut değildir. Ancak Kırım Tatarlarının, Çerkeslerin ve genelde Kafkas göçlerinin anlatıldığı eserlerde Nogay Türklerinin göçleri, göç yolları, iskânları ve bunlarla ilgili anlatımlara değinilmektedir.

Anadolu’ ya göç etmiş olan Nogay Türklerinin kendilerinin de bu yönde yazmış oldukları kaynaklar bulunmamaktadır.

Osmanlı Devlet arşivlerinde bu konu ile ilgili çeşitli belgeler bulunmaktadır. Bu belgelerin bazılarını aşağıda kısaca değerlendirmek sureti ile Nogay Türkleri’nin Anadolu’ da iskân edildikleri bölgeler hakkında bilgilendirmede bulunacağız;

Çerkes ve Nogay muhacirlerin Anadolu’ya yerleşme isteklerinin önceki muhacirlere uygulanan imkânlar çerçevesinde karşılanması;

Osmanlı topraklarına yerleşmek arzusuyla dönem dönem gelmekte olan ve sayıları bin beş yüze ulaşan Çerkes ve Nogay muhacirlerinin yakında birkaç bin kişinin ilavesiyle arkası kesilmeden gelmeye devam edeceğinin haber alındığı/ Kırım’dan Dobruca Ovası’na yerleştirilen muhacirlere Devlet tarafından sağlanan imkânların Kafkas halkını da göç etmeye teşvik ettiğinin anlaşıldığı/Çerkes ve Nogaylar birbirlerinden ayrılmayarak iskân için Anadolu’yu tercih ettiklerinden kış bastırmadan Adana ve Kütahya’da iskân edilen hemşehrileriyle aynı şartlarda yerleştirilmeleri..

Nogay ve Çerkes muhacirlerin Osmanlı tabiiyetine girişleri;

İstanbul’a gelmekte olan Nogay ve Çerkes muhacirlerinin Rusya tebalığını terk ederek Osmanlı Tâbiiyetine girdiklerine dair kendilerine senet alınması işleminin, sefâretleri aracılığıyla Rusya Devleti’nden alınacak olan yazılı belgeye dayandırılmasının gerekli görüldüğü.

Kırım ve Kafkasya muhacirlerinin iskânları için alınacak tedbirler;

Kırım ve Kafkasya’dan gelerek kara ve deniz yoluyla vilâyetlere gönderilen muhacirlerin bir çoğu henüz iskân olunamadığından perişan halde bulundukları/bu durum yerel iskân memurlarının ilgisiz davranışlarından meydana geldiğinden dirayetli ve ehliyetli yeni memur ve subaylarla, nefret ettirmeden iskândaki güçlüğün anlatılması gerektiği/ sayıları yüz elli bine ulaşan muhacirlerin barınma, ziraat aletleri ve yiyecek masraflarının otuz bin kese masraf ile karşılanabileceğinin hesaplandığı, masrafların hayırseverlerin katkılarıyla azaltılabileceği..

Çerkes ve Nogay muhacirlerin miktarını gösteren liste;

1858 yılından itibaren İstanbul’a gelerek Dobruca, Rodos, İzmit, Kütahya, Mihaliç, Ankara, Sivas, Konya ve Adana’da iskân yerlerine gönderilen ve İstanbul’da misafir olarak bulunan Çerkes ve Nogay muhacirlerinin hane ve nüfus miktarını gösterir liste.

Kuban Kazakları Bölgesinden gelecek olan muhacirlerin Adana, Ankara ve Konya’ da iskânları ;

Kafkasya’da Kuban Kazakları bölgesinden aileleriyle ortalama yüz yirmi bin kişinin Osmanlı topraklarına göç istekleri hususunda Rus makamlarıyla yazışmanın tamamlanması üzerine gelecek olanların Adana, Ankara ve Konya’ ya yerleştirilmelerinin kararlaştırıldığı.

Yukarıda bahsi geçen evraklarda da görüldüğü gibi özelde Nogay Türklerinin genelde Kafkasya’ dan göç edenlerin karşılaşmış oldukları birçok güçlükler vardır. Göç yollarında karşılaştıkları zorlukların ardından gelmiş oldukları – nihayetinde yabancı oldukları – yeni topraklarda barınma, yeme – içme, yerleşme güçlükleri ile karşılaştılar. Nitekim bu güçlükler tek taraflı olmamıştır. Gerek göç edenler gerek göçe maruz kalan Osmanlı Devleti ve gerekse göç edenlerin iskân edildikleri yerlerdeki ahali bu konuda epey sıkıntılarla karşılaşmıştır.

Göç edenlerin iskân edilmek üzere yerleştikleri yerlerde intibak sağlamaları, ahali ile kaynaşmaları elbette ki epey bir zaman almıştır. Bu karşılaşılan sıkıntılar olayların farklı bir boyutunu teşkil etmektedir. Tarihsel olaylarda bu tür sosyal boyutlara değinmek muhakkak ki tarihçilerin işi olmamakla birlikte genellikle sosyal boyutu göz ardı edilmektedir.

İnsanın sosyal bir varlık oluşu ve nihayetinde alışkanlıklarını kolaylıkla terk edemiyor oluşu o günlerde bu mezalimi yaşayanları anlamamızı sağlamaktan uzaktır. Nihayetinde günümüzde bir ailenin oturmakta oldukları bir evden mecburiyet karşısında taşınıp bir başka şehirde ayrı bir eve yerleşmesi ve o eve alışması, sosyal çevre edinmesi bile aylar sürmektedir.

Bu göç ediş mecburiyetler karşısında boyun eğmek sureti ile – yeri geldiğinde bir gece içerisinde – yapılıyor ise ve geride tüm mal varlıklarını, emeklerini bırakarak ; o kaos ortamında çoğu kez hısımlarını akrabalarını ve belki kardeşlerini, çocuklarını ve eşlerini yitirerek, kaybederek ve hatta cansız bedenlerini geride bırakarak yapılıyor ise ; insanların canlarını kurtarma gayreti ile belki küçük kıyametlerini yaşarmış gibi göç etmeye mecbur edilişlerini tahayyül edebilmek günümüz insanı için mümkün değil. Ve nihayetinde tahmin edilemez meşakkatler içerisinde devam eden ve belki aylar süren göçün ardından sığındıkları yerde yeniden bir hayata başlamak için de tabiri caiz ise küçük mahşeri yaşamak gerekiyordu. Muhacirlerin Anadolu’ ya iskanları onlar adına küçük mahşerdi. Yeniden diriliş.

Bir kere Ahmet Cevdet Paşa’nın müşahede ettiği gibi, sürekli olarak eşkıyalık vakalarının hedefi olan muhacirler, “eşkıyâ-yı aşâirin tecâvüzâtından kendilerini silahlarıyla muhafaza ediyorlardı”.

Kendi iradeleri dışında nasıl göç etmek zorunda kaldılar ise bu kez yine kendi iradeleri dışında kendilerine gösterilen yerlerde iskana razı olmak durumundaydılar. Nihayetinde zaten başka çareleri de bulunmamaktaydı. Kendileri için tahsis edilen ödeneklerle, yine kendilerine tahsis edilmiş olan arazilere yerleşmişler ve buralarda kendileri için yeni bir yaşam alanı oluşturma gayreti içerisine girmişlerdi.

Nogay Türklerinin yaşamış olduğu ya da hâlâ yaşamakta oldukları yerleşimler

Hakan Kırımlı’nın yapmış olduğu araştırmaları esas alarak, kitabında Nogay Türklerinin Türkiye’nin pek çok yerinde daha önce yaşayıp ayrıldıkları veya hala yaşadıkları belirtilen Afyonkarahisar ilinde bulunan köyle:

Afyon ili Çay ilçesine bağlı Orhaniye köyü ile, Kızılören ilçesi Yenibelkavak (Muhacir Belkavak) köyünde Nogay Türkleri yaşamaktadır.

Yenibelkavak köyü Nogaylar geldiğinde viran halde iken Nogayların iskânından sonra yeniden canlandığı belirtiliyor. Her iki köyde de 1860’lı yıllarda yaşanılmaya başlanmış